29 Ocak 2015 Perşembe

Yazarlık Üzerine

Öncelikle şu soruya cevap vermeli. İnsanı yazı yazmaya iten nedir? Alışkanlıkları mı? Yoksa ihtiyaç hissettiği için mi yazıyor? Yazar olmanın kıstası nedir veya yazar gibi hissetmeye iten?

Bana "Nefes alma, düşünme, yürüme!" diyebilir misiniz? Bu bir çeşit hastalık sanırım. Yolda yürürken, uykuya dalmadan önce, televizyona dalmışken her an düşünmek. Bir sonraki yazıda ne yazacağını, hangi konudan bahsedeceğini düşünmek. Hayatı normal olarak sürdürebilmek mümkün değil artık. Durum ve olaylar için yaşamak. Her an her yerde gözlem yapmaya çalışmak. Bu kısa hayatımda daha önce hiç bu noktaya gelmemiştim. Yaşanmışlıklar olsun diye, anılar biriksin diye nefes almak. Zaten yaşamını buna adadıktan sonra hayat gelip ensenizden sizi yakalıyor ve bir şekilde olayların ve durumların içine sürüklüyor. En basit olaylardan koca bir dünya yaratmaya çalışmak. Tavşan deliğini çoktan geçtim. Artık kendi romanımın içinde harflere tutunarak yaşlanan ana karakterim. Ve bu ana karakteri maceralara sürüklemek benim görevim. O halde kendimi, doğayı, toplumu, insanları, ölümü anlatmadan yaşayabilir miyim?


Her biri bir yana savrulan yüzlerce yaşanmışlık vardı içimde. Birleşip doğru düzgün anılar haline gelip yazılmayı bekleyen yaşanmışlıklar. Bu anılar yavaş yavaş kelimelere dönüştü. Sonra içimdeki sözcükleri bir yere dökme zorunluluğu hissettim. Yüreğimde dökülmesi gereken binlerce kelime taşıyor gibiydim. Ağırlığını taşıyamadığım bu sözcükler dizelere, paragraflara dönüştü. Kimi zaman bir şiir bazense deneme. Sonuçta ifade edebildim benliğimi. Artık rahata kavuştum. Ben burada yaşıyorum, bu blogun sessiz sakin sayfalarında. Yazılarımda kendimi okuyorum, okuyorsun. Başlıkların arkasında saklanıyorum. Dışa vurumlarımı yansıtıyorum. Bu gönderilere döküyorum aklımı. Beni diğerlerinden ayıran, özel kılan lütufun yazmak olduğunu biliyorum. İnanmak başarmanın yarısıysa eğer inanıyorum. Çıraklıktan kalfalığa yükseldiğimi ilan ediyor ve bu kademeyi kendime lütfediyorum.


Başlangıçta sorduğum soruları cevaplandırdığımı düşünüyorum. Artık mesaj kaygısı taşımadan bu yazıyı asıl yazma nedenimden bahsedeceğim. Geçmiş süreçte amaçladığım ve tamamladığım nehir şiir projesini bitirdiğim için mutluyum. Arşivden mevcut şiirlerin hepsini sırayla okuyabilirsiniz. 2015 ilk çeyreği için de bir plan hazırladım. Bu planda daha önce yapmak istediğim hatta yazmaya başladığım ancak kendimi hazır hissetmediğim için bitiremediğim film incelemesi var. Muhtemelen sil baştan yeniden yazacağım. Onun haricinde ilk kitap eleştirisi girişimimi başlatacağım. Yüksek bir ihtimalle Aleksandr Soljenitsin 'İvan Denisoviç'in Bir Günü' kitabı hakkında yazacağım. Son olarak ise eğer zamanım yeterli olursa edebi nitelikte ilk eserim olacak olan hikaye dizisine başlayacağım. Ama bu büyük ihtimalle daha ileri bir tarihe sarkabilir. Bundan sonra yapmak istediklerimi bu tarz kısa yazılarla önceden belirtmeyi düşünüyorum. Bu sayede yapacak olduklarım bir çeşit teminat altına alınacak. Şayet yapmazsam ben o sıkıntıyla çok dayanamam illaki geçte olsa bitiririm. Verdiğim sözleri tutamadığımda büyük acılar çektim ve çekiyorum.
En yakın zamanda yeniden burada olacağım.